“Bir” olma hali

Tüm öğretilerden biliriz ki “Biz birbirimize görünmez bağlarla bağlıyız ve bu  bağ bizi -bir- kılar…”

Bu birlik hali de bütünsel iyilik halini kazanma ve korumada göz ardı edilemez bir unsurdur…Bireyin iyilik halinin topluma etkisini, toplumun  iyilik halinin bireye etkisinden üstün tutmak mümkün değildir…Hal böyle olunca da sağlığa ulaşmak ve sağlığı korumak ancak bu çerçevede bir  ivme kazanır…

İnsanlar zaman zaman günlük yaşamını etkileyen, onu altüst edebilen bazı olaylar ve durumlarla karşılaşabilirler. Beklenmedik ve ani nitelikteki doğal afetler, ölüm, kaza gibi birtakım olaylar, bireylerin hayatlarını etkilediği gibi, oluş biçimi ve etki alanıyla  toplumsal yaşamı da etkilerler. Geçtiğimiz günlerde ülkemizi acı ve üzüntüye sevk eden Kahramanmaraş depremi de bu nitelikte yaşanan doğa afeti idi. Birçok aile, yakınlarını veya aile bireylerini kaybederek ya da evinin yıkılması veya hasar görmesi sonucu acı ve üzüntülü durumlar yaşadı. Toplumsal açıdan büyük ölçüde maddi kayıp ve insan kaybımız oldu. Aynı zamanda geniş bir alanı kapsaması nedeniyle  ülke tarihinin belki de  en büyük afetiydi.

Konu ile ilgili uzmanların açıklamaları, depremzedelerin ihtiyaçlarının tespiti ve bunların karşılanması gibi birçok husus, toplumu ilgilendiren öncelikli konular haline geldi. Mevcut durumda bu öncelik, bireysel önceliklerimizden üstün olduğundan,  bu süreçte depremzedeler kadar olmasa da bizler de birtakım fiziksel ve ruhsal yaralar aldık…

Şimdilerde gerek toplum gerekse bireysel olarak başa çıkmamız gereken durumlar için, ülkece kenetlenerek birlikten güç doğar mantığıyla hareket ediyor ve  yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz…Toplum olarak birliğe olan inancımız ve kenetlenen yapımız bu durumdan en az hasar ile çıkmamız için oldukça önemlidir…

Tüm bu süreçte hem fiziksel hem ruhsal açıdan sağlıklı  kalabilmek  ve bu iyilik halini korumak elbette ki güçtür…Bu sebepten  iyileşmemize etken olabilecek durumlardan sizlere burada bahsetmek isterim.  Afetten direkt ya da dolaylı yoldan etkilenen herkes için  öncelikli temennim kalplerindeki ışığa inanmalarıdır…Bizi  saran ve sağlıklı kılan hayat enerjimizle tekrar buluşmamız için yapmamız gereken adımlara gelince;

İlk ve hızlıca  yapılması gereken şey ‘’Yardım etmek’’ olacaktır. Fiziksel ve ruhsal ihtiyaçların karşılanmasında bireylerin birbirlerine olan yardımları şifalanmanın en önemli anahtarıdır

İkinci ve etkili bir adımda ‘’Paylaşmaktır’’ İhtiyaçların karşılanması için var olan kaynakları birbirimiz için kullanmamız şarttır. Paylaşmak hayat enerjimizi birbirimize aktarmanın en doğru ve etkili yoludur

Son olarak,’’Empati kurmak ve Yansıtmak’’ tan bahsedebiliriz. Ancak empati kurarak paylaşımcı olabilir ve birbirimizin ihtiyaçlarını doğru  karşılayabiliriz… Tüm bunları yansıtmak ise toplumun karanlık tarafına ışık tutmak adına oldukça önemlidir…Özetle sürecin sonunda kazandığımız iyilik halini doğru yansıtmak bizleri tekrarlanması mümkün bu tür zorlu süreçlere  karşı hazırlıklı tutacaktır…

Tüm bunlar elbette ki kolay değildir ve zamana ihtiyacımız vardır. Fakat unutmayalım ki zamana yenilmeyen tek  şey yaşamın ışığıdır…Yaşam ışığı onu  kuran ve çoğaltan,  bizlerinde kalbinde saklı durandır…Bütünsel iyilik halinin tekrar kazanımı için ihtiyaç duyulan bu zaman zarfında, kalbimizin ışığına güvenelim derim. 

Kim bilir kaç defa bu ışığın tüm bedenimizi sardığı ve bizi şifalandırdığı gerçeğini de unutmayalım… İnsanoğlunun  aklı, inancı ve sağ duyusuyla tutunması gereken bu gerçek, bir başka deyişle özümüzdeki sevginin gücüdür… Bu güç insanın bütünsel iyilik halini kazanarak,  adına yaraşır varlık bilincine ulaşmasının da yegane anahtarıdır…

Foto-Matt Bennet (Unsplash)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir